27 Aralık 2008 Cumartesi

Kendi sergileme üniteni kendin yap!

Her koleksiyoner bir gün "koleksiyonun sergileme alanlarına sığmaması" problemini yaşayacaktır. Sanço'nun elindeki Matchbox modelleri, oyun odasındaki dolabına sığmaz olunca kara kara düşünmeye başlar...

Her koleksiyoncunun kendisine has bir saklama biçimi vardır. Şimdi genel olarak bunlara bakalım:

1-Kimisi koleksiyonunun tamamını görmek istemez. Bunun sebebi insanın zaman zaman farklı şeyler görmek istemesidir. Bu sebeple koleksiyonun bir kısmı kutularda, bir kısmı da çeşitli camlı dolaplarda saklanır, zaman zaman kutulardakilerle dolaptakiler yer değiştirilerek can sıkıntısı giderilir.

2-Kimi koleksiyoncunun malı çok kıymetlidir. Elindeki objelere hasar verebilecek toz ve güneş ışınlarından uzak olması için malların tamamı kutulanır. Zaman zaman açılıp bakılır, "vay be, bende de neler varmış" denilir.

3-Koleksiyonerlerin bazısının yeri kısıtlıdır. Bu durumda Madde 1'deki uygulamaya başvurulur. Ancak hepsini aynı anda görememenin verdiği bir sıkıntı oluşabilir.

4- Sanço'nun durumu: 3 Maddenin hepsi.

Kendisinin elinde çok güzel modeller vardır. Şimdi bunları ne yapmalıdır?



Düşünür taşınır. Evinde önceden "evinizin her şeyi" IKEA'dan alınma fotoğraf çerçevesi vardır.



Çerçevenin cam ile paspartusu arasında 2,7 cm'lik bir boşluk vardır. Bu ölçü kendisine "acaba buraya bir kafes yapıp, arabaları koyamaz mıyım?" fikri verecektir.

Hemen uygulamaya konulur. Çerçeve ve içine konacak araba vardır ancak raf yapacak karton yoktur. Oturduğu çevredeki bir kaç kırtasiyeye, çocuk mağazasına ve de bir alışveriş merkezine bakar. Hiçbirinde karton yoktur. Çocukluğumuzun kartonları da ortalıktan uçup gitmiş, yerlerine plastik, uyduruk Çin malı oyuncaklar doldurulmuştur.

Mahallede resim çerçevesi yapan bir dükkan vardır. Orada, işine yarayacağını düşündüğü genişlikte paspartu kartonları kestirir. Falçata ile belli mesafelerde yuvalar açıp kartonlarla bir strüktür oluşturur.



Ucu boşta kalan bölümlerde aracın yüklenmesiyle birlikte sarkma olmaktadır ancak vakit gece yarısın ıgeçmiştir. Gece vakti çerçeveci yatağından kaldırılamayacağı ya da nöbetçi çerceveci bulunamayacağına göre, bir başka uyduruk çözüm bulur, açık uçları taşıması için 10 kadar kibritini feda eder.

Şimdi iş çerçevenin içini yerleştirmeye gelmiştir.

İş bitmiş, yeni sergileme ünitesi de güzel olmuştur. Şimdi sıra bunu asacak fazla güneş görmeyen bir yer bulmaktadır...

Ekler:

-Çerçeve siyah veya beyaz renklerde bulunabiliyor. Aralık 2008 IKEA fiyatı 18 YTL civarında.

-Çerçevenin işçiliği çok iyi değil, arkası sürekli açılıp kapatılmaya uygun yapılmamış, içine koyduklarınızı sürekli değiştirmek de zor. Ama bu paraya da fena değil.

-Genişliği az olduğu için ancak A veya B serisi ya da genişliği düşük (2,7cm.) olan modeller sığabiliyor. Çerçeve ucuz, içindekiler pahalı!!

-Başka şekillerde sergileme de yapılabiliyor, örneğin diaromalar için de uygun. Bakalım:

15 Aralık 2008 Pazartesi

Lesney Kadınları

Sanco'nun bundan bir önceki yazısında kısaca değindiği bir konu, bana saygılarımı sunmam gereken "Lesney Kadınları"ni hatırlattı. Lesney Kadınları derken öncelikle tabii ki küçüklüğümüzde yakın çevremizde bulunan, ille de çocuğa cinsiyetçi kalıplar aşılamayan, eğitsel oyuncaklar alacağım diye pedagoji canavarı kesilmek yerine, ne yapıp edip biryerlerden bulup bize Matchbox arabaları hediye alan o saygıdeğer, eli öpülesi, yanakları sıkılası "suç ortağı" teyzeleri, ablaları kastediyorum. Babaları, abileri ve diğer büyükleri dışarda bırakıyorum, zira onlar zaten kendilerinden beklenen görevi yerine getirip bizlere sürekli Matchbox tedarik ediyorlardı... Anneler ise hepten konu dışı. Onların görevi, sanki büyüdüğümüze kanaat getirebilecekleri ilk fırsatı kollayıp, o canım matchbox'larımızı eşin dostun bizden küçük çocuklarına vermek, ya da daha kötüsü bir punduna getirip "atarak" onlardan tamamen kurtulmak gibiydi. Kısacası, istisnalar bir tarafa, anneler bir numaralı matchbox düşmanlarıydı.

Benim Lesney kadınım canım Serpil halamdı. 1970'lerde ve 1980'lerin ilk yıllarında Antep'te çalışırdı (evet "Antep" diyorum zira eski ve gerçek Antepliler, her ne kadar 'onore edici'de olsa Gaziantep demeye pek alışamamıştır). Bilindiği ya da tahmin edilebileceği gibi, 1970'lerde Türkiye'de pek çok emtianın ithalatı yasaktı; Matchbox'lar da yasal olarak ülkeye girip, dükkanlarda satılamıyordu. İşte Antep o yıllarda, kaçak mallar satan dükkanların olduğu "pasajları" ile meşhurdu - bunlar bence bugünün gözüyle bile gerçekten görülmeye değer yerlerdi (bkz. "kirli çıkı"). Halam, Ankara'ya her ziyarete gelişinde mutlaka birkaç tane Matchbox otomobil getirirdi. En harika modelleri seçmek konusunda özel bir yeteneği vardı. Öyle, "hmm şu parlak, janjanlı olan modeli alayım, çocuk sever" kolaycılığına kaçmadan, neyi kime aldığını bilerek seçerdi modelleri. Bir getirdiği modeli bir daha almayacak kadar da görsel hafızası vardı. Bu yıllar boyunca, belki 100 taneye yakın Matchbox arabayı bana halam kazandırmıştır. Kendisi artık emekli oldu ve Ankara'da yaşıyor. Matchbox çılgınlığımızın üzerinden 20-25 yıl geçti. Ama artık koleksiyon amaçlı topladığım modellere bugün beraber baktığımızda, "şundan sende vardı; şunun sarısından sana getirmiştim" diye, hepsini hatırlıyor. Bu yüzden ona bir saygı ve minnet ifadesi olarak, hayatımın "Lesney kadını" halamı bu yazıyla selamlıyor ve bana ilk getirdiği modellerden birini (yıllar sonra yeniden sahip olduğum bir tanesini diyelim) burada yayınlıyorum.




Tabii, bizim hiçbir zaman tanıma fırsatı bulmadığımız Lesney kadınları da vardı. İşte Sanco'nun yazısında kısaca onlara değiniliyordu. Onlar Lesney'nin piyasada lider olduğu yıllarda, özellikle montaj bölümünde çalışan 2000'e yakın teyze-ablaydı. Aşağıda Bruce ve Diane Stoneback'in kitabından aldığım iki resimde onları görebilirsiniz. İlk resim o yıllarda montaj hattında çalışan kadınları gösteriyor (evet, dikkatli gözler süpervizör'ün erkek olduğunu hemen fark etmiştir). İkinci resimde ise modellerin üzerine yapıştırma desenleri ("decals") uygulayan bir "fabrika kızını" görüyoruz. Teyzelerin ellerinden, ablaların yanaklarından öperek, bizi bu minyatür dünya ile buluşturdukları için teşekkür ediyorum.



Kaynak: Stoneback, Bruce and Diane Stoneback. Matchbox Toys. London: Eagle Editions, 2002.

14 Aralık 2008 Pazar

İngiltere'den Macau'ya

1980'lerin ortasına doğruydu. Yıllar boyu kardeşimle bana göz kulak olan, adeta aileden biri haline gelen teyzemizin oğlu, yurtdışından -belki de askerliğini yaptığı Kıbrıs'tan- bir yerden gelmiş, ikimize birer tane Matchbox getirmişti.

Benim payıma düşen MB7 IMSA Mazda mükemmel bir modeldi. Rengi, üzerindeki baskısıyla her çocuğun hoşuna gidebilecek bir yarış arabasıydı. Boyasının dökülmesi sebebiyle zaman içinde maket boyalarım sayesinde bir kaç defa boyanarak yeniden oynanmıştı.



Bu modelde çocuk ilgimi çeken bir şey daha vardı. Matchbox modellerinin tabanında her zaman yazan "Lesney" ve "Made in England" yazıları bunda yoktu. Şaşırdım. Başka modelleri elime alıp inceledim. En sevdiğim otobüsüme baktım. MB65 Airport Coach'un altında da o acayip yerin ismi vardı: "Made in Macau"



Ne olmuştu? Neresiydi bu Macau? Okunuşu itibarı ile ilkokul coğrafya bilgime dayanarak Çin'e yakın bir yer olduğunu düşündüysem de etrafımda sorduğum pek çok kişinin Macau'dan haberi yoktu. O zaman Gugıl Efendi de hayatımıza girmemişti. Bilemedik, sonradan öğrendik.

Stuttgart'taki yeni Mercedes-Benz Müzesi'ne giden oldu mu? Müzenin tepesinden başlayarak aşağı inen rampaların duvarlarında otomobilin tarihsel gelişimi, endüstri ve dünya siyasi gelişimine bağlı olarak anlatılmaktadır. Bu anlatımda ne Mercedes ne de başka bir firma öne çıkartılmış değildir, bir parça Alman endüstri tarihi öne çıkmaktadır.

Lesney Firması'nın tarihçesine baktığımızda da dünyadaki siyasi ve endüstriyel gelişmeleri tıpkı diğer müzede izlediğim gibi takip edebiliyoruz.

1953 yılında Matchbox'ları üretmeye başlayan Lesney, savaş sonrası toparlanan Avrupa ve İngiliz endüstrisinin başarılı bir örneği olmuş. Savaş sonrası Avrupa'sındaki her ülkede olduğu gibi Lesney'de de üretim bandında hep kadınlar çalışmış. Ülke ekonomisi düzeldikçe talep ve üretim artmış, 1960 sonrasında dünya pazarlarına açılmışlar. 1966'ya gelindiğinde Lesney üretiminin çoğunu Amerika'ya ihraç eden dünyanın bir numaralı oyuncak firması haline gelmiş.

1969 yılında Amerika'nın oyuncak devi Mattel'in ürettiği Hot Wheels marka arabalar yüzünden Lesney başlıca pazarı olan Amerika'da büyük satış kaybına uğrar. 1953-69 arası üretilen başlıca seri olan 1-75 serisi, Bricoleur'ün de söylediği üzere Regular Wheels olarak adlandırılır. Bu modellerdeki akslar kalın olduğu için tekerlekler rahat dönmemektedir. Mecburen Lesney de hemen ince akslı tekerleklere geçiş yapar.



Amerika'da düşen satışların arkasından 1970'lerin ekonomik sıkıntıları başlar. 1973'deki petrol krizi esnasında Matchbox'ın baş tasarımcısı-ortağı Odell emekli olur, sıkıntılar yüzünden Odell'in gözbebeği Models Of Yesteryear üretimi iki yıl boyunca durur. Hot Wheels'in renkli, sıradışı tasarımlara sahip modelleri ile rekabet edebilmek için belki de hiç bir zaman varolmayan sıradışı Superfast modelleri üretilir. Görüşümüze göre başarısızlığın sebebi belki de 1973-1979 arasındaki bu altı yılda Odell'in işin başında olmayışıdır.

1966'da 6000 olan çalışan sayısı 1980'lere gelindiğinde 3000'e düşmüştür. 80'lerin başında İngiltere'deki mali kriz Lesney'i de etkilemeye başlamıştır.

Bu defa mali krizin sebebi başkadır. Avrupa'da gittikçe yükselen işçilik fiyatları, gemilerin hızlanması ve üretimin ucuz olması sebebiyle sanayi üretimi hızla uzakdoğuya kaymaktadır. Televizyonun ve çocuk programlarının yaygınlaşması da oyuncak endüstrisinin başına dert olan bir başka sektördür.

Şirketin mali şefi Leslie Smith, Odell'in yardımını ister, Odell 1980'de işin başına döner. 1980-83 arasında üretilen mükemmel Superfast modellerinin gerisinde Odell'in işe geri dönmesi mi yatmaktadır, bilemiyoruz... Smith, 1981 yılında uzakdoğulu bir yatırımcı olan David Yeh ile üretimi uzakdoğuya kaydırmak için temasa geçer. Ancak bu gerçekleşemeden İngiltere'nin üç oyuncak devi Meccano(Dinky), Mettoy(Corgi) ve Lesney(Matchbox) birer yıl ara ile iflas ederler.

1982 yılında Matchbox ismini satın alan David Yeh, firmanın adını Matchbox International LTD. olarak değiştirir. Makinaların tamamı sökülerek, üretim bir Portekiz sömürgesi olan Çin'in güneyindeki Macau'ya kaydırılır. Macau, Çin sınırları içinde Hong Kong gibi özel statüye sahip ikinci bir eyalettir.

Matchbox INTL. birkaç yıl boyunca mevcut kalıpları kullanmaya devam eder. Üretim Tayland ve Çin'e kaydırılmadan önce Macau'da üretilen modellerin tamamına yakını "eski güzel günler"den az da olsa esintiler taşımaktadır.

12 Aralık 2008 Cuma

Koleksiyon Hikayeleri

Her koleksiyoncunun kendisine has bir hikayesi var. Bu oyuncaklara meraklı insanlarla bir araya geldikçe öğreniyorum bunları.

Tanıdığım meraklılardan biri elinden geldiğince 26C GMC Tipper Truck toplamaya çalışıyor. Bu model oldukça sık ve rahat bulunan 1968 yapımı damperli bir kamyon. Modeli toplamasının ardında yatanlar çocukluğuna dayanıyor.

Bir arkadaşı varmış; Mutlu. Babasının aldığı gıcır gıcır kamyonlara Mutlu her gün bir şekilde el koyar, el koymakla kalmaz, kendi evine götürürmüş. Akşamları babası ve annesi Mutlu'nun evine baskın verip oyuncakları geri alırlarmış. Ancak oyuncakların çoğu kırık dökük olarak geri dönermiş. Hain Mutlu!! Oyuncağa değer vermeyen çocuğun büyüdüğünde de insana değer vermeyeceğini düşünmüşümdür hep.

Benim toplama hikayem de çocukluğuma dayanır. Çocukluğumun vazgeçilmez iki oyuncağından bir tanesi pek çok tasarımı yapabileceğiniz serbest bir Lego kitiydi. Bu kitteki parçalarla genelde bahçeli evler, garajlı çiftlikler inşa ederdim. İki halının arasından görünen parke nehir olur, ev mutlaka nehrin bir kenarına yerleşirdi. Lego parçaları yettiği takdirde bir de köprü inşa ederdim. Bu düzene hayat veren asıl ve ikinci oyuncağım ise annem ile babamın yurtdışından getirdiği oyuncak arabalardı. Aralarında Majorette, Polistil ve Matchbox'lar bulunuyordu. Bu oyuncakların en güzel tarafı, ölçekleri ne olursa olsun hep standart boyda olmalarıydı. Bu sayede aynı garaja çok miktarda araba sığabiliyordu.

İlkokul'un sonuna geldiğimde, Nişantaşı'nda açılan Dünya Gençlik Merkezi'ne kitap almaya gidiyordum. Orada gördüğüm "Mavi Kutu" Matchbox'lar çocukluğumun unutamadığım hatıralarıdır. Lesney, son yılları olan 1980-81-82'de üzerinde aracın resmi olan kutulardan vazgeçerek aracın kendisinin görülebildiği bu mavi kutuların üretimine başlamıştır.

Çocukluk işte, karşılarına geçip dakikalarca düşünerek hangisini alacağıma karar vermeye çalışırdım. 1980'lerin başında çocuk olan herkes o yıllardaki ekonomik şartları hatırlarlar sanırım. Harçlığım belki çok kısıtlı değildi, hatta işin sevindirici tarafı, bir harçlığım vardı. Ancak bizler, o dönemin çocukları, şimdikilerin tersine, epeyce tutumlu yetiştirilmiştik galiba. Ya da şartlar bizi tutumlu olmaya itiyordu.

1-75'lik seriden tek bir modele karar verip aldığımda yaşadığım ruhani tatmin, sanırım bugünkü koleksiyonumu toplamama sebep oluyor. Belki eski günlerdeki kadar çocuk değilim, ama ruhum kutudaki yeni model kadar genç.



Yukarıda 1980 döneminden kalma mavi kutulu bir MB65 Airport Coach görüyorsunuz. Genel olarak "British Airways" çıkartması ile bulunan bu model bir banka promosyonu için özel olarak tasarlanmış, Macau yapımı.

Bir dahaki yazımda Made in England ile Macau ayrımından bahsedeceğim.

Bu arada, Bricoleur'ün mükemmel Fiat'ı ile yaptığı blöfü görüyor ve eli arttırıyorum.






Yola çıkmaya hazırız!



Fiat 1500...! Bagajı yüklenmiş. Yola çıkmaya hazır. Yükü biraz ağır gelmiş galiba; arka lastikleri üzerine hafifçe çökmüş. Kolay değil, dört teker üzerinde Avrupa gezilecek.

1960'lar resimdeki Fiat 1500 gibi ekonomik, küçük-orta boy aile arabalarının popülerleştiği bir zaman dilimi. Otomobil sahibi olmanın "ayakları yerden kesme" konsepti dahilinde demokratikleşmesi; turizmin popüler bir etkinlik olarak topluma yayılması; savaş sonrası kendini toplayıp yeniden inşa eden ve bütünleşen Avrupa'yı keşfe çıkmanın cazibesi.... Resimde görülen 1965 yapımı "Matchbox Fiat 1500" tüm bu kültürel anlamları bünyesinde barındırıyor gibi.

Model, Matchbox'ın "regular wheels (1953-1969)" dönemine ait. Yani ince ve sert tekerlerin, modelin şasisine kalın akslarla tutturulduğu, bu yüzden tekerlerin serbest ve hızlı bir şekilde dönmediği modeller bunlar. Arabayı ilerletmek için çocukların onları "sürmesi" gerekiyor. Malzeme olarak muhtemelen ebonit veya taş plakların yapıldığı gomalaktan (shellac) üretildiği için, "taş teker" diye de adlandırılıyor. Kısacası "taş tekerler" henüz ısınmamış! Bilindiği gibi Matchbox 1969 yılından itibaren, arkadan itince uçarak giden Hot Wheels'lerin hamlesine karşılık "superfast" tekerleri geliştiriyor.

Superfast modeller daha hızlı gitmesine rağmen, kalın ve büyük tekerleri, kaba dökümleri ve oransız gövdeleri ile bana hep gerçekdışı görünmüştür. Üstelik üretilecek modeller için daha fantastik, yüksek performanslı spor arabalar tercih edilmeye başlamıştır. "Regular" döneminin ince ve gerçekçi detaylara sahip halk arabaları yerlerini seçkin hız canavarlarına bırakmıştır. Bundan dolayı benim gibi pek çok koleksiyoncu "regular" dönemine karşı daha büyük sempati besler.

Gerçek arabayı da tanıtarak bitirelim: 1961-1967 yılları arasında üretilen Fiat 1300/1500 serisi (aynı şası ve karoseriye sahip olan bu modellerin tek farkı motor hacimleridir) bizim ülkemizde pek bilinen modeller değildir. Ama bu serinin Fiat 124/125 modellerinin kaynağı olduğunu söylersek herhalde Türk insanına daha tanıdık gelmeye başlarlar. Zira Fiat 124 modeli, ülkemizde lisans altında Murat 124 markasıyla üretilmiş, "gerçekleştirilebilir rüya" olarak Türk halkı tarafından benimsenmiş ve uzun yıllar kullanılmıştır.

Hadi iyi yolculuklar....!


27 Kasım 2009: YAZIMA İLAVE:

Bu yazıyı yayınladıktan yaklaşık bir yıl sonra, gittigidiyor.com'da enteresan bir modelin ilanına rastladım: Mebetoys 1/43 "Murat 124"!!! Kutulu ve ellenmemiş kondisyondaki bu modeller tanesi 200 liralık bir fiyatla listelenmişti. Bu model, Mebetoys tarafından ilk kez 1966 yılında A-16 koduyla ve "Fiat 124 Berlina" markasıyla piyasaya sürülmüştü. Mebetoys'un ilk serilerine ait bu model 1970 yılına dek üretilmişti. Peki, bu "Murat 124" ne demek oluyordu? İlandaki açıklamaya göre bu model, "büyük olasılıkla TOFAŞ - Türk Otomobil Fabrikası'nın 12 Şubat 1971 yılında Bursa'daki açılışı sırasında, günün anısına dağıtılmak için" hazırlanmıştı ve "hiçbir katalogda yer almamaktaydı". Sanco'yla yaptığımız fikir teatisinden sonra bunlardan birini almaya karar verdim. Takdir edersiniz ki, esas sevgilim Matchbox'lara bile bu kadar parayı verirken defalarca düşünürken, bu model için iyice gözümü karartmam gerekti. Nihayet, artırmaya girdim ve modeli kazandım. Birkaç gün sonra, işte elimdeydi. Model, beklediğimden bile iyi kondisyondaydı, belki de günışığını ilk kez benim elimdeyken görüyordu. Kutu da dipdiriydi ve içindeki sünger bile yerli yerindeydi. Model ve kutunun üzerindeki detaylardan şunları anladım:
- Kutunun üzerine Murat 124 logosu basılmıştı.
- Aracın arkasına bir sticker uygulanmıştı. Üzerinde şunlar yazılıydı: (TR) - 35 ES 613 nolu plaka - Murat 124 logosu.
- Aracın taban demirinde ise Fiat 124 yazmaktaydı.
Anlaşılan Türkiye için adapte edilen bir model ile karşı karşıyaydım. Piyasaya sürülmüş olduğunu ise hiç zannetmiyordum. Büyük olasılıkla bu model sipariş üzerine TOFAŞ firması için belirli sayıda üretilmiş / paketlenmiş bir promosyon modeliydi. Sanco'nun, bu modelin tüm renk serisine sahip olan arkadaşından aktardığı bilgilerle, sevincim daha da arttı. Gerçekten nadir ve özel bir model almıştım. Murat 124 ile seri üretime başlayan TOFAŞ fabrikası daha sonra Murat 131 kuş serisi ile uzun yıllar Türkiye yollarının tanıdık simalarından biri oldu (Anadol hikayesini başka bir yazıya bırakıyorum). Aşağıda bu modelin resmini sizlerle paylaşıyorum...


9 Aralık 2008 Salı

"Moko"-Lesney

Ürünü pazarlarken kibrit kutusu benzeri paketlerin kullanılması fikrinin ilk olarak kimden çıktığı konusu biraz belirsiz. Firmanın geçmişi ile ilgili bilgilerin çoğunu 1970'li yıllarda yine kendilerinin yayınladığı ve katalogların arkasına koyduğu kısa tarihçelerden biliyoruz. Bu tarihçelerden yola çıkalım ve 1947'ye gidelim.

1947 yılında üç kişi tarafından kurulan Lesney firması başlangıçta metal kalıplama makinaları ile çeşitli üretici firmalara yedek parça üretmektedir. Bu yıllarda İngiltere'deki uygulamaya göre üretici firmalar yılın son iki ayında yedek parça alımını düşürmekte, düşük vergi ödeyebilmek için stoklarını tüketmeye çalışmaktadırlar. Lesney bu iki aylık süreçte boş kalmamak için Odell'in meraklısı olduğu oyuncakları üretme işine girişir. Başlangıçta Londra'nın küçük semtlerindeki dükkanlara satılması için "bırakılan" oyuncaklara ilgi büyük olur. Yılın son iki ayı Avrupa ve İngiltere'de noel zamanına denk geldiği için oyuncaklara olan ilginin yüksek olması akla yatkındır.

1952 yılına gelindiğinde Lesney Londra'daki ucuz market zinciri Woolworth'e yılbaşı için oyuncak verecek kadar popüler hale gelmiştir. Her ne kadar oyuncakçı dükkanları bu ürünleri "yılbaşı çerezi" olarak görüp, satmak istemese de, bu küçük oyuncaklar küçük marketlerde büyük ilgi görmüştür. Bunun başlıca sebebi oyuncakların cepteki bozukluk ya da en düşük harçlıkla bile satın alınabilir fiyatlara satılmasıdır.

Lesney firması oyuncakla ilgili bu talebin farkındadır ancak bunları nasıl pazarlayacakları konusunda bir fikirleri yoktur. Bunun üzerine konu üzerine uzmanlaşmış bir pazarlama firması ararlar. "Moko" 1900'lerde İngiltere'ye gelmiş Alman asıllı bir tüccar olan Moses Kohnstam tarafıdan kurulmuş bir firmadır. 1953'te başında Moses'ın oğlu Richard vardır. İki firma, Lesney ve Moko, bir ortaklık kurarlar.

Fikrimizce "kibrit kutusu" fikri işte burada, 1952-1953 yıllarında ortaya çıkar. İki tarafın birlikte düşündüğü fikrini yürütmek mümkün. Odell'in kızı için yaptığı ve ölçek belirleyici olan "kibrit kutusu içine sığan" oyuncak kuşkusuz bir kaynak olmuştur. Moko firması paketleme, depolama, pazarlama ve finansal yürütme konularında uzmanlaşmıştır. Moko, Odell'in kibrit kutusu fikrinden yola çıkarak, oyuncağı kutulamış ve akla gelen her yere -bakkal, gazete bayii, market, tütüncü- özellikle ödeme noktalarının yanına yerleştirmiştir.

1953 yılında 18 modelle satışa sunulan "Matchbox" markası, başlangıçta %50'şer ortaklıkla kurulmuş bir isimdir. Üretim Lesney tarafından yapılırken, paketleme, satış ve finansal yürütme Moko'ya aittir. Bu durum kutuların üzerinde "A Moko Lesney Product" biçiminde belirtilmiştir. Yukarıda fotoğrafı görülen 4(A) numaralı Massey Harris traktör ve kutusu, 1954 yılına ait olup, üretim yelpazesinin ilk örneklerindendir. Lesney, 1959 yılında Moko'nun "Matchbox" üzerindeki %50 hakkını satın almıştır.


8 Aralık 2008 Pazartesi

ÖNCE KİBRİT KUTUSU VARDI...


Önce ithalat yasağı, sonra ithal ikameci politikalar nedeniyle Türkiye'deki çocuklar "Matchbox" oyuncakları ile ancak 1970'lerde tanışabildiler. Bu bile kaçamak bir tanışmaydı aslında. O dönemde başta Matchbox olmak üzere Majorette, Corgi ve diğer markaların ürettiği minyatür, döküm otomobiller ancak kaçak mal satan pasajlardan ya da yurt dışına gidip gelen tanıdıklar sayesinde edinilebilirdi. Kaçakçılar çoğu zaman bu minik arabaların kutularını da atarlardı. Bu yüzden Matchbox ile ilk tanışan 1970'lerin çocuk kuşağı bu kutuları pek görme fırsatı bulamadı. 1980'lerin başında Özal dönemi ile birlikte ithalat serbest bırakıldığında ise, Matchbox'ı üreten İngiliz Lesney firması iflas etmiş, markanın yeni sahibi Universal olmuştu. Tabii kibrit kutuları da yerlerini pencereli, askılı mavi kutulara, daha kötüsü blister kartlara bırakmıştı. Kısacası, biz 70'lerde çocuk olanlar Matchbox ile iyi-kötü tanıştık ama çoğumuz bu küçük otomobillerin neden matchbox (kibrit kutusu) olarak adlandırıldığını bilemedik.

Büyüyüp, koleksiyon yapacak paraları kazandığımızda ise kitaplardan Matchbox'ın tarihine ilişkin şu standart hikayeyi öğrendik. Lesney'in ortaklarından ve aynı zamanda firmanın döküm tasarımcısı olan Jack Odell'in fabrikada kızı için ürettiği minyatür oyuncakların bir kibrit kutusuna sığması gerekmektedir. Zira öğrencilerin okula oyuncak getirmesine böyle bir boyut sınırlaması dahilinde izin verilmektedir. Odell, bu küçük döküm oyuncakları birer kibrit kutusu içine sığacak biçimde tasarlar ve bu kutular kızının okul arkadaşları arasında da büyük bir popülarite kazanır. Gelen talepler artınca, firmanın ürünlerini de böyle bir ambalaj ve marka konsepti ile sunma fikri gelir Odell'in aklına...

Farklı tarihçelerde bu hikaye aşağı yukarı benzer biçimde anlatılır. Ufak da olsa bir hakikat payı vardır muhakkak. Ama ana hatları ile bu hikaye bana hiçbir zaman pek inandırıcı gelmemiştir. Bana bu tür bir kutu tercihi, savaş sonrası yeniden canlanan popüler tüketim kültürünün taleplerine akıllıca bir yanıt gibi gelir daha çok. Kitlesel üretim ve tüketim, malların standart bir biçimde minimum alan kaybıyla depolanabilmesi zorunluluğunu ve ambalajın / sunumun ürünün kendisi kadar önem kazanmasını beraberinde getirmiştir. Ve o dönemde, ürün sergileme ve ambalaj kavramlarına henüz gereken önemi vermemiş olan pazar lideri Dinky'nin aksine Matchbox böyle cazip bir fikirle çıkar savaş sonrası çocuklarının karşısına...

Resimde de bu fikre kaynaklık eden Çek yapımı kibrit kutusunu görüyoruz. Matchbox kutuları ile belirgin benzerlikleri arasında, girintili bordür çizgisi, markanın yazılı olduğu siyah kurdele, sarı rengin tonu, arka plandaki gökyüzü çizimi ve ortadaki figürün resimlenme tarzını sayabiliriz.

Evet başlangıçta kibrit kutusu vardı. Ama onların içinde de enteresan şeyler vardı. İşte onlar da bundan sonraki yazıların konusunu oluşturuyor.